İnsan en çok unutmak istediklerini hatırlar.
Sevtap Ayhan, Tudem Edebiyat Ödülleri Birincilik Ödülüne değer görülen Düşünme(me) Oyunu adlı romanında, anılarında gizlenmiş eski bir yapbozu birleştirmeye çalışan Fabula'nın dünyasına götürüyor okurları.
Kederin neşeyle, reddin kabulle omuz omuza yürüdüğü bir büyüme hikâyesini sayfalarına taşıyan kitap; yaşamın getirdiklerine ve götürdüklerine dair önemli sorgulamalarda bulunuyor.
İçimizdeki mutluluğu uyandıracak gücün kimi zaman hüzünle barışmaktan geçtiğini hatırlatan yazar, kalp kırıklıklarını onarmanın yolları üstüne düşündürüyor.
“Neden kalanları değil de gidenleri düşünürüz hep?”
Hayata karşı tepkili olan Fabula, zihninde beliren düşünceleri “hiçbir şey düşünmeme” oyunuyla bertaraf etmeye çalışsa da, yaramaz düşünce parçacıkları buna geçit vermemekte ısrarcıdır. Kırık dökük eşyaları, rengârenk çiçeklerle bezeli bahçesi, okunmayı bekleyen kitapları ve “tek kişilik zaman makinesi” kaykayıyla kurduğu küçük dünyasında kimseye yer açmaya niyeti yoktur Fabula'nın... Ta ki haylaz bir karganın peşinden giden komik giyimli küçük bir beyefendi, asırlık bir ağaçtan düşüp de karşısında belirene dek. Yarım kalmış bir başka öykünün kahramanı olan Heros, tanıdık bir yabancıdır Fabula için. Vaktinden önce büyümüş bu tuhaf yabancı, itiraf edilememiş gerçeklerin tutsağındaki Fabula'ya geçmişin izlerini gösterebilecek midir?
Düşünme(me) Oyunu, yitirdiklerini unutmayı seçerek acısını hafifletmeye çalışan bir çocuğun hüzünlü ama umut dolu hikâyesini anlatıyor. Sevtap Ayhan, incelikli satırlarında bırakıp gidenleri sonsuza kadar sevmenin ve hatırlamanın “iyileştirici” gücünü gözler önüne seriyor.