İnsanlığın ilk hikâyelerinden bu yana pek çok şey değişti. Efsaneler, destanlar modern bir kalıba girdi. Adına da öykü dendi. Romandan farklı olarak kısa, vurucu ve bir o kadar da yoğun bir edebî tür açığa çıktı. Düzyazının şiiriydi sanki! Bazı öykülerde olay öne çıktı, bazılarında ise kısacık bir zaman dilimindeki ruh hâlleri. Kimi yazarlar “ben” diye başladı söze, kimileri ise “o”. Kim yazarsa yazsın anlatılan, tüm insanlığın öyküsü oldu.
Öykü, dünyada ve ülkemizde yepyeni tekniklerle bambaşka bir güce kavuşurken klasikleşmiş eserleriyle o gücü büyüten isimler de var. Öykü Atlası, işte o ustaların klasikleşmiş öykülerinden örnekler sunuyor. Ancak bu öyküleri yayımlamakla yetinmiyor. Ülkemizin yaşayan önemli edebiyatçılarından, o metinleri çözümlemelerini de istiyor ve onları da okurlarla buluşturuyor. Böylece kitap; öykü tekniklerini, türün tarihini ve gelişimini, hareketli şekil, resim ve tablolarla sunarken edebî lezzetten de ödün vermiyor.
Öykü Atlası, büyük bir emekle hazırlanmış, yıllar boyu başvurulacak bir kaynak.