Miyase Sertbarut, bu romanıyla edebiyatın sadece insanlara değil makinelere de ruh kazandırabileceğini gösteriyor.
Yapay zekâ, ne kadar “yaratıcı” olabilir?
Miyase Sertbarut, edebî yaratıcılığın boyutlarını sorguladığı Yapay Zekâ'nın İsyanı'nda, hızla dijitalleşen dünyada kendi varlığını oluşturmaya çalışan genç bir yazar ile son teknoloji harikası bir dijital asistanı karşı karşıya getiriyor.
Sürükleyici kurgusuyla okurunu kıskıvrak yakalayan kitap, insan zihninin ezber bozma yeteneğine isyan bayrağı çeken bir yapay zekânın “benlik” kazanma arzusunu ustalıkla hikâyeleştiriyor.
Fikir ve sanat eserleri özelinde hak ihlalleri ve etik değerler üstüne düşündüren Sertbarut; insanların, hayat verdikleri makinelerle er ya da geç zorlu bir çatışmaya girişeceği öngörüsünde bulunmayı da ihmal etmiyor.
Atanamamış bir öğretmen olan Hikmet'in en büyük hayali, gelecekte iyi bir yazar olmaktır. Bu uğurda yayınevlerinin kapısını aşındıran genç adamın talihi bir türlü yüzüne gülmez. Kaderine razı geldiği bir dönemde aklına eski bir dostu düşer. Ta Amerika'dan kendisine uzanan yardım eli Hikmet'i tekrardan yaşama bağlayacak güçtedir. Yeni dijital asistanı Sera Gold sayesinde belki de tüm zamanların en iyi romanına adını yazdırmayı başaran Hikmet'in yazın serüveni bambaşka bir yöne evrilmek üzeredir. Tüm bu olaylar yaşanırken üç liseli genç de bu girift maceranın parçaları hâline gelirler. Hackerlığın ve sosyal medyanın sınırlarını zorlayan Özge, Funda ve Aras; Sera'ya yem olmadan Hikmet'i içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarabilecek midir?
Esin kaynağını yapay zekâ programları tarafından yazılan “gerçek” metinlerden alan Miyase Sertbarut, bu romanıyla edebiyatın sadece insanlara değil makinelere de ruh kazandırabileceğini gösteriyor.
Bir metni edebî eser kılan unsurların en temeline, yani duygulara değinirken zaaflarına yenik düşen gerçek ve sanal ruhların hayatlarından çarpıcı kesitler paylaşan Yapay Zekânın İsyanı, sürpriz sonuyla okurları şaşırtıyor.