Marcus Sedgwick, "Kılıç Tutan Elin Şarkısı"nda mitolojinin ta en başına giderek, vampirleri sinema endüstrisi içinde bir tüketim nesnesi haline gelmeden önceki halleriyle anlatıyor ve onlara hak ettikleri itibarı geri veriyor.
Doğu Avrupa’da, kışın en şiddetli dönemlerinde bir oduncu ormanda saldırıya uğrar ve hayatını kaybeder. Ama ölmeden önce kendine saldıran adamı tanımıştır. Hatta cenazesine katıldığını hatırlar son nefesinde. Bir süre sonra o da mezarından kalkar ve diğer ölüler gibi karla kaplı ormanın içinde insan avına çıkar.
Ölüler durmaksızın yeni “rehine”ler yaratır. Vampirler, Gölgeler Kraliçe’sinin hüküm sürdüğü bölgede “rehine” adıyla anılmaktadır. Çoğalan ve çoğaldıkça dehşet saçan bu yaratıklardan korkan köylüler evlerine kapanır ve geceleri gizlenerek geçirir. Bir rehine her an kapıyı kırabilir ve eve girip birinin canını alabilir. Öteden beri bilcümle mahlûkatla yakın ilişki kuran Çingeneler, ölüleri yok etmek için harekete geçerler. Savaşın ön saflarında inançsız bir delikanlı, bilge bir Çingene kızı, alkolik bir baba ve Osmanlı’da dövülmüş bir kılıç vardır.
On yedinci yüzyılın sapa ve zorlu diyarlarından birinde geçen, kaybı ve kefareti anlatan bu yürek burkan hikâye, Doğu Avrupa’nın özgün vampir kültüründen esinleniyor ve bu edebi miti benzersiz bir şekilde yeniden yaratıyor.
“Ustaca yazılmış bu vampir hikâyesi, yaşayan ölüler edebiyatına yeni bir soluk getiriyor… Akıcı bir anlatımla, okuyucuyu hiç sıkmadan kitabın çözülme noktasına ulaştırıyor. Geniş bir kitleye hitap edecek, iyi kotarılmış bir kitap.”
The Bookseller
“Vampir efsanesi, dahice yazılmış bu tüyler ürpertici gotik hikâyede hayat bulmuş. Ustaca bir araştırmanın ürünü olan ve ince detaylarla dolu bu kitapta yavaş yavaş, sinsice yaklaşan kötülük ve karanlık bir ormanda bekleyen dehşet verici olaylar okuyucuyu büyüleyecek.”
Publishing News