Yeşil, on bir yaşında küçük bir öğrenci. Cadılık yetenekleri henüz tam olarak açığa çıkmamış bir cadı. Yeşil’in büyüyünce cadı olmaktan çok daha renkli düşleri var: Mesela evlenmek gibi…
Yeşil, on bir yaşında küçük bir öğrenci. Cadılık yetenekleri henüz tam olarak açığa çıkmamış bir cadı. Gelecekte bir gün annesi ve anneannesi gibi bir cadıya dönüşeceğini biliyor olsa da, bir seçim şansı olsa, normal biri olmayı tercih edeceği kesin. Tabiri caizse cadı olmayı hiç ama hiç istemiyor. Bunun için de direnmeye hazır bir şekilde her daim tetikte bekliyor. Aslında Yeşil’in büyüyünce cadı olmaktan çok daha renkli düşleri var: Mesela evlenmek gibi…
Evet, evlenmek!
Her zaman yokluğunu hissettiği babası gibi bir adamla mutlu bir yuva kurmak…
Yeşil’in annesi Ursule, kızının normal biri gibi davranmasından ve cadılık hakkındaki olumsuz düşüncelerinden bir hayli sıkıntılı. Ona doğru yolu gösterebilmek içinse her yolu denemeye hazır. Nasıl bir karar alması gerektiğini tam olarak kestiremediği bir tartışmanın sonrasında, annesi Anastabotte’den yardım istiyor. Yılların usta cadısı olan Yeşil’in anneannesi ise kızının bu isteğini memnuniyetle kabul ediyor. Yıllar önce asi kızını dize getiren biri, yakışıklı bir eş hayali ile yanıp tutuşan küçük bir kızı haydi haydi yola getirir diye düşünüyor. Ama işler ne Ursule ne de Anastabotte’nin umduğu gibi ilerlemiyor. Yeşil’in sınıf arkadaşı Soufi’nin “yakın” arkadaşlığı, Yeşil’i belki de hiç olmak istemediği bir yola doğru sürüklüyor. Üstlüne üstlük tam da anneannesinden aldığı cesaretle, yıllar önce ortadan yok olan babası Gérard’ın izini sürmeyi aklına koymuşken…
Küçük Cadı Yeşil, cadılık üzerine alışılmışın dışında marjinal bir resim çiziyor genç okurlarının zihninde. Bu eğlenceli arayış öyküsünün satır aralarında işlenen ilk aşk, kimlik arayışı, anne-baba sevgisi, yalnızlık ve farklılık gibi temalar, okurların kitabın kahramanları ile empati kurmalarına ve kendi içlerinde içsel bir yolculuğa çıkmalarına ön ayak oluyor.